DOĞAL VE BEŞERİ UNSURLARLA İLGİLİ HİKAYE

9 Kasım 2010 Salı

Maupassant Hikayeleri

Paolo Saverini'nin dul karısı, Bonifacio kalesinde küçük ve yıkık dökük bir evde oğluyla birlikte yalnız yaşıyordu. Dağın ileri doğru bir uzantısı üzerinde bulunan, hatta yer yer denizin üzerinde asılı gibi duran bu kent, sivri kayalıklarla dolu boğazın üzerinden Sardunya'nın daha alçak kıyısına bakıyordu.
Aşağılarda, öbür yanda dev bir dehlizi andıran dik bir kıyı, kenti neredeyse tümüyle çevreleyerek liman gibi kullanılıyor ve İtalya ya da Sardunya'nın küçük balıkçı teknelerini ve her on beş günde bir Ajaccio seferini yapan eski tıknefes vapuru iki sarp kaya arasında uzun bir dolaşmadan sonra adanın ilk evlerine ulaştırıyordu.
Dağın yamaçları üzerindeki ev kümeleri, beyaz lekeler halinde görünüyordu. Kayalıklara asılı gibi duran ve yabanî kuşların yuvalarını andıran evler, korku veren ve gemilerin geçmediği bu boğaza bakıyordu. Durmadan denizi ve yeni yeni otlara bürünen çıplak kıyıyı döven rüzgâr, boğaza dalar ve kıyıyı kemirirdi. Dalgaları delerek yükselen kayalıkların kapkara sivri uçlarına takılıp kalan solgun köpüklerin izleri, suyun üzerinde yüzen yırtık pırtık bez parçalarını andırırdı.
Bu yüksek kıyının kenarında dul Bayan Saverini'nin evi, bu vahşi ve üzüntü verici ufka bakıyordu.