Aşk kılıç yarası gibidir, acısı geçer ama mutlaka izi kalır.
Para harcamak kültür ister, o da bizimkilerde yok. Almanların Goethe’si, Mozart’ı, Bethoveen’i var. Bizim ise sadece pastırmalı yumurtamız.
Alman’dan bir randevu istersin ve o sana ‘Tamam, çarsamba günü saat 8.45’te buluşalım’ der. Türk’ten randevu istersin, ‘Çarşamba günü öğleden sonra tekrar arar mısın?’ diye sorar.
Hep “öldürmeyi” amaçlayan kutsallıklar peşinde koştuk, artık bir de “yaşatmayı” amaçlayan kutsallıkların peşinden gidelim bence.
Elin oğlu alay etmez mi? Lozan Antlaşması’yla 4.3 milyon kilometrekarelik toprağı nasıl kaybettiniz’ diye sormaz mı?
Yanimda kimse olmadigindan degil yalnizligim, yalniz oldugumu soyleyebilecegim kimse olmadigi icin yalnizim ben.
Ölümü bile ikinci sıraya düşüren bir durumdur aşk.
Bakın, bir sistem “slogan attı, şaka yaptı” diye çocukları mahkemelere doldurmaya başladığında artık o sistemin sonu gelmiş demektir.Bu saçmalıkların, bu manasız baskıların, bu gereksiz yasakların, bu bunaltıcı ve sıkıcı tabuların miadı doldu.
Para harcamak kültür ister, o da bizimkilerde yok. Almanların Goethe’si, Mozart’ı, Bethoveen’i var. Bizim ise sadece pastırmalı yumurtamız.
Alman’dan bir randevu istersin ve o sana ‘Tamam, çarsamba günü saat 8.45’te buluşalım’ der. Türk’ten randevu istersin, ‘Çarşamba günü öğleden sonra tekrar arar mısın?’ diye sorar.
Hep “öldürmeyi” amaçlayan kutsallıklar peşinde koştuk, artık bir de “yaşatmayı” amaçlayan kutsallıkların peşinden gidelim bence.
Elin oğlu alay etmez mi? Lozan Antlaşması’yla 4.3 milyon kilometrekarelik toprağı nasıl kaybettiniz’ diye sormaz mı?
Yanimda kimse olmadigindan degil yalnizligim, yalniz oldugumu soyleyebilecegim kimse olmadigi icin yalnizim ben.
Ölümü bile ikinci sıraya düşüren bir durumdur aşk.
Bakın, bir sistem “slogan attı, şaka yaptı” diye çocukları mahkemelere doldurmaya başladığında artık o sistemin sonu gelmiş demektir.Bu saçmalıkların, bu manasız baskıların, bu gereksiz yasakların, bu bunaltıcı ve sıkıcı tabuların miadı doldu.